Ubeydullah Ahrâr hazretleri, “Sadıklarlaberaber olunuz” meâlindeki âyeti şöyle tefsir ederdi:
“Burada
beraber olmanın iki anlamı vardır: Maddî ve mânevî beraberlik. Maddî
beraberlik, Allah’ın sadık kulları ile oturup kalkmaktır. Onların
sohbetlerinde bizzat bulunmaktır. Bir kişi, onların sohbetlerine devam
eder, onlarla birlikte olursa, sadık kulların üzerinde bulunan nurlardan
nasiplenir. Onların huyu gibi kendi huyu dagüzel olur.
Mânevî
beraberliğe gelince bu, kalbi Allah dostu olan sadık kulların sevgisiyle
doldurmaktır. Bu durumda, onlarlazâhirî bir beraberlik olmaz, amagönül
birlikteliği olur. Arada mânevî bir bağ kurulur. Bu irtibat kuvvetli
olursa, o büyük velîlerin mânevî sırları, bu irtibatı kurabilen
kişilerde de görülür. İşte bunabizim yolumuzdarabıta denir.
Bu
yüzden tasavvuf yolunagiren kişiler, biat ettikleri kâmil mürşide hem
zâhirî hem de bâtınî anlamdabağlanmalıdır. Mürşid-i kâmil olan velîler,
Allah’ın sadık kullarındandır. Onların yolunda bir eğrilik ve sapma
olmaz. Onlar sözleri ve yaptıkları ile dosdoğru yolun rehber
velîleridir. Yüce Allah, insanahem tesir etme hem de tesir altında kalma
yeteneği vermiştir. Bu ise sohbet ile elde edilir. Rabıta da bir nevi
sohbettir. Çünkü maddî uzaklık, mânevî yakınlığa engel değildir.
Sevgili
Peygamberimiz (s.a.v) vefatına yakın, Mescid-i Nebî çevresinde yer alan
evlerin kapılarından, Hz. Ebû Bekir Efendimiz’in (r.a) evinin
kapısından başka bütün kapıların mescide kapanmasını istedi. Sahâbe-i
kirâm, bunu neden yaptığını sorunca da, “Bunu kendiliğimden yapmadım”
buyurdu.
Hz. Ebû Bekir Efendimiz’in (r.a), Peygamber Efendimiz’e
sevgisi bambaşkaydı. Bizim yolumuzun esası Hz. Ebû Bekir Efendimiz’in
(r.a) yolunda yürümektir. Sevgi yolundan başkainsanı vuslata erdirecek
yol yoktur. Rabıta bu sevgiyi elde etmektir. Sâdât-ı kirâmın yolu olan
Nakşibendîlik de bu sevgi üzerine kurulmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder